SERVİKS KANSERİ (RAHİM AĞZI KANSERİ)
TANIM
Rahimağzı kanseri gelişmiş ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanserdir. Ülkemizde ise yumurtalık ve rahim kanserinin ardından üçüncü sıklıkta saptanan jinekolojik kanser olarak karşımıza çıkmaktadır.
Toplumda Görülme sıklığı
Ülkemizde jinekolojik kanserler sıralamasında üçüncü sırada yer alan rahimağzı kanseri 1992-1996 yılı verilerine göre her yüzbin kişide 5 kişi olarak kaydedilmiştir.
Risk Faktörleri
Cinsel davranış biçimleri hastalığın sıklığını artırıp , görülme yaşını daha genç yaşlara çekmektedir. Bunun sebebi ise HPV adı verilen virusun hastalığa yol açan etmenlerin başında gelmesi , ve bu virusun esas olarak cinsel temas yolu ile bulaşması nedeniyledir. Bu noktadan hareketle rahimağzı kanseri için belli başlı risk faktörleri şunlardır:
- HPV infeksiyonu

HPV virusu
- Yaş
- Erken yaşta cinsel ilişki
- Birden fazla cinsel partner
- Çok sayıda doğum yapmış olmak
- Sigara kullanımı
- Düşük sosyo-ekonomik düzey
- Bilinen pap-smear anormalliği
- Birden fazla kadınla ilişkisi olan erkek partnere sahip olmak
Yukarıda sayılan risk faktörlerinin tümü HPV infeksiyonuna yakalanma riski üzerinden rahimağzı kanseri gelişimine katkıda bulunan etmenlerdir.
Klinik Bulgu ve Belirtiler
Rahimağzı kanseri erken dönemlerde sıklıkla belirtisiz olmakla birlikte , vaginal akıntı , cinsel ilişki sonrası ağrı – kanama ve lekelenme tarzı kanama hastalığın en sık gözlenen belirtileridir. Jinekolog muayenesinde hastalığın şüpheli lezyonlarını ve yayılım yerini dikkatlice değerlendirir.
TANISAL YAKLAŞIM VE ÖNCÜL
LEZYONLARIN TEDAVİSİ

Pap-Smear testi
Rahimağzı kanseri HPV
infeksiyonu ile önce rahimağzına sınırlı kanser öncüsü ,
yani tanı konulup tedavi edilmediğinde yaşamın ileri
dönemlerinde rahim ağzı kanserine dönüşecek bir takım
lezyonlardan köken alır. Bu nedenle hem bu lezyonları
erken yakalamak hemde rahimağzı kanseri tanısında PAP-SMEAR
adı verilen test önemli bir yer tutar. 
Şüpheli kanser alanlarından kolposkopik biyopsi
Bu testte rahimağzı ve buradan dökülen hücreler bir fırça yardımıyla örneklenerek inceleme amacıyla hücresel incelemeye gönderilir. Eğer pap –smear testi anormal ise ileri aşamadaki tanı yöntemi kolposkopi adı verilen rahimağzını bir kamera yardımıyla büyük büyütmede inceleme ve şüpheli alanlardan parça alma olanağı sağlayan tanı yöntemidir.
Tüm bu tanısal yöntemlerin sonucunda elde edilen sonuçlara göre tedavi yönlendirilir. Öncül lezyonlar eğer düşük riskte kansere dönüşme riski taşıyorsa 6 -12 aylık periyodlarda hastaya pap-smear tekrarı ve takip uygulanır. Eğer kolposkopi sonucu yüksek riskte rahimağzı kansere dönüşme olasılığı taşıyorsa lazer , kriyoterapi , konizasyon gibi minimal cerrahi girşimlerden rahimin çıkarılmasına varan bir yelpazede tedavi gerektirir.
Serviks Kanseri ( Rahimağzı Kanseri) öncül lezyonlarında sınıflama ve tedavi yaklaşım
Papanicolaou sınıflaması
- Class I: Normal
- Class II: İltihabi hücreler
- Class III: Şüpheli smear ( hafif orta ağır atipik hücreler) → CİN-I , CİN-II , CİN-III
- Class-IV: Karsinoma insitu
Class- V: İnvaziv kanserBethesda sınıflaması :
Class I : Normal
Class II: İyi huylu hücresel değişiklikler ( ASCUS önemi belli olmayan hücresel değişiklikler)
Class III: LGSİL ( Düşük dereceli skuamöz intraepitelial lezyonlar) ,
HGSİL (Yüksek dereceli skuamöz intraepitelial lezyonlar)
TEDAVİ
CİN-I→ İki ay ara ile yapılan smearler neticesi CİN-I gelirse kolposkopi ve kolposkop altında biyopsi gerekliliği doğar.Biyopsi sonucuna göre hekim tarafından tedavinin devamına veya sonlandırılmasına karar verilir.( LGSİL tedavisi aynıdır)
CİN-II , CİN-III →LEEP (elektrokoterle eksizyon) konizasyon , genel anestezi altında uygulanmalıdır.Çıkarılan parça patolojik incelemeye tabi tutulmalı ve alınan sonuca göre tedavi yönlendirilmelidir. ( HGSİL tedavisi aynıdır.)
CİN-II , CİN-III veya HGSİL tespit edilen hastalar eğer 45y ve üzerinde ise rahim ve yumurtalıkların çıkarılması ile de tedavi edilebilirler.
HPV , rahimağzı kanseri
gelişiminde en önemli etmenlerden birisidir. Birçok alt
tipi olan
bu virusun
tiplendirilmesi oldukça önemlidir. Çünkü yüksek derecede
kansere neden olan tipler saptanarak hasta ileri
değerlendirmeye alınır. Rahimağzı
kanserinden korunmada HPV aşısı ülkemizde de kullanıma
girmiştir.Özellikle rahimağzı kanseri ve kanser öncüsü
lezyonlar ile cinsel bölgeyi tutan siğillerin oluşumuna
neden olan HPV tip 6 , 11 , 16 ve 18 karşı %90’ lara
varan koruma sağlamaktadır.Özellikle HPV tip 16 ‘nın
rahimağzı kanseri ve kanser öncüsü lezyonların % 50
‘sinin oluşumundan sorumlu tutulduğu göz önüne alınınca
aşının koruyuculuğunun önemi artmaktadır.HPV aşısı(
GARDASİL®)
9-26 yaş aralığındaki cinsel deneyim yaşamamış , yani
HPV ile tanışmamış bayanlara yapılmalıdır. Ancak bu yaş
aralığında cinsel aktif bayanlara da daha az yarar görme
olasılıkları olsada yapılması önerilmektedir. Ayrıca HPV
aşısı, virusun cinsel yolla bulaştığı ve erkeklerde
penis kanserine yol açtığı düşünülürse erkeklere de
isteğe bağlı olarak uygulanabilir. Aşı ideal olarak 9-13
yaş aralığında uygulanmalıdır. Aşı , herhangi bir zaman
diliminde ilk dozu
uygulandıktan sonra , 1-2 ay sonra bir doz 4-6 ay
sonra bir doz daha yapılarak toplamda üç doz olucak
şekilde yapılır. Ancak aşının oluşturduğu koruyuculuğun
ve bağışıklığın takibi açısından mutlaka bir kadın-doğum
hekimi tarafından yapılması önemli bir noktadır.

Rahimağzı Kanseri
TEDAVİ
Rahimağzı kanserinde tedavinin
iki ana unsuru jinekolog onkologlarca yapılan muayene ve
değerlendirme sonucunda cerrahi ve ışınlama yani
radyoterapidir. Erken evre rahimağzı kanserinde cerrahi
öne çıkan ve yüz güldüren tedavi biçimidir , ileri
evrelerde ise radyoterapi tedavinin esasını belirler.
Cerrahi tedavinin amacı tümörün oluştuğu yeri ve olası
yayılım bölgelerini kanser oluşumlarından ve kanser
hücrelerinden temizlemek temeline dayanır. Erken evre
tümörlerde sadece mikroskopik incelemede tümör
hücrelerine rastlanıyorsa cerrahi olarak rahim ve
yumurtalıklar çıkarılır , periyodik pap-smear testleri
ile de hasta takip edilir. Ancak erken evre rahimağzı
kanserinde yayılım yoksa mikroskopik aşamada ise
hastalık 40 yaşın altındaki hastalarda yumurtalıklar
hastayı menopoza sokmamak adına alınmayabilir. İleri
evre kanserler sonbarsak , mesane gibi çevre organ ve
dokulara yayıldığından daha agresif cerrahi tedavi
yöntemleri uygulanır ve cerrahi sonrası hastalar
ışınlama tedavisine yönlendirilirler. Rahimağzında , 4
cm’ den büyük kitle oluşturacak biçimde bir kanser
dokusu mevcut ise birincil tedavi ışınlamadır. Vaginaya
yayılan bir rahimağzı kanseri söz konusu ise cerrahi ve
radyoterapi birlikte tedavide yerlerini alırlar ancak
cerrahi girişim daha erken evrelerden daha radikaldir.
Yani rahimağzı kanserinin cerrahi tedavisi ,spesifik bir
teknik ve yaklaşım gerektirir ,bu tip cerrahiyide normal
bir kadın-doğum uzmanı değil bir jinekolog –onkolog
gerçekleştirmelidir. Rahimin çevrel dokularında eğer
kanser yayılımı mevcut ise kemoterapi ve ışınlama
başlıca tedavi yöntemidir. 
Tip-II Radikal Histerektomi Operasyonu Sonrası Çıkarılan Piyes
Nüks
Rahimağzı kanserleri tedavi sonrası % 30 nükseder. Bu durumda hasta jinekolog onkolog , medikal onkolog ve radyasyon onkologlarınca değerlendirilip ona göre tedavi biçimi hastaya özel belirlenmelidir.
İzlem
Tedavi sonrası rahimağzı kanserli hastalar pap-smear ,akciğer grafisi , bilgisayarlı tomografi ve böbrek fonksiyonlarına yönelik kan testleri ile izlenirler
Hastalığın Seyri
Hastalık erken evrede yakalanırsa seyri yüz güldürücüdür. Sağkalım oranları erken evrede yakalandığında oldukça artmaktadır. Bu sebeple pap-smear testinin önemi oldukça büyüktür. Kitle çapının büyük olması , lenf nodlarında kanser yayılımı , ileri evrede olması filmi olumsuz etkileyen kriterlerdir. Evre I ‘ de 5 yıllık sağkalım % 81 ken Evre IV ‘ de bu oran % 12 ‘ ye gerilemektedir.